Vampir Mektupları Serisi - Morgan Rice

Yaklaşık bir yıl kadar önce -vampir hastası olduğum sıralar- okuduğum, serinin vampir mektupları ismi ile anıldığını geçenlerde e-kitap indirirken tesadüfen öğrendiğim ve oturup yorum yazmaya karar verdiğim kitap serisi.

Sevil bu dört kitabı elime tutuşturunca ben de hepsini üst üste okumuştum. Normalde serilere temkinli yaklaştığım için önce ilk kitabı alıp beğenirsem en yakın kitapçıya gidip serinin kalanını yüklenir gelirim. Tabi teki yirmi beş lira falan olan kitaplardan değil ise bu durumlarda kargo parasını geçecek şekilde bir kaç kitap daha alır. Sabırsızlıkla üç iş günü beklerim.

İlk defa bu seride art arda okuma zevkini tatmıştım. Belli bir dönem sırf Caleb ve Caitlin ile yaşamıştım anlayacağınız. Durum böyle olunca karakterlere bağlanıyorsunuz ve tabi ki ne olacağını daha çok merak edip okurken çok daha fazla zevk alıyorsunuz. Ben sonlara doğru o kadar bağlanmıştım ki serinin üçüncü kitabı olan Aldatılmış'ı bir günde bitirmiştim.

Serinin en gıcık yerini direk söylüyorum ileriki kitaplarda girip sonra da reklam arası gibi en önemli sahnelerde birden araya giren Gül isimli kurt köpeğiydi. 

Kemikler Şehri'ndeki Simon da bana Gül'ü hatırlatıyordu.

Lanet olası gereksiz karakterler.

Bazı yazarlar young adult demeden hiç acımadan özelliklide son kitapta katliam düzenliyorlar resmen. Ama Morgan Rice  ile Cassandra Clare gibileri genç yetişkin romanlarını masal yazmakla karıştırıyor olmalı ki hiç kimseyi öldürmüyor. Ölenler de bir şekilde Allah'ın hikmeti işte geri dönüyorlar. Kadın, sen oturmuş vampir kitabı yazmışsın. Böyle kuru kuru kitap mı olur? Kan gövdeyi götürecek ki tadı çıksın. Bunlar hep Twigliht çakması. Bella kötü örnek oldu bunlara pıtırcık davranışları ile vampir sektörünü pert etti.

Bu geri dönme olayı Percy Jackson'da da çok oluyordu. Filmi sırf Logan Lerman için olsa yine izlenir ama kitabı daha fazla dayanamadım ikinci kitapta bıraktım. 

Diğer kötü yanı ise beni biliyorsunuz istisnalar kaideyi bozmaz kuralı altında bir hikayeyi okurken bölüm başı anlatıcı karakterin değişme olayını sevmiyorum. Tam heyecanlı bir şey oluyor. Hop. Allahın cezası kötü karakter ne yapıyor bir de ona bakalım modu.

Böyle kötülediğime bakmayın okurken baya sevmiştim aslında. Sadece hayal kırıklığına uğramayın diye baştan söyledim. Şimdi gelelim iyi yanlara...

Kitapların başında bulunan ''gerçek hadiseler'' notlarına bayılıyorum. Hepsini oturup hunter günlüğüme not etmiştim tabisi :D

Sonsuz kitap'dan çıkan serinin birbirinden renkli bir o kadar da asi kapaklarına bayılıyordum. Kapağı tasarlayan Punkçı olmalı.)

Gerçi şimdi kapaklar değişmiş. İşte yeni kapaklar

Sonsuz kitabın genel olarak fiyatları düşük oluyor. Ve bu seriye bir gün süpermarkette annenizle alışveriş yaparken rastlamanız mümkün. KitaPerest'in böyle durumlar için tavsiyesi kitaplara doğru hamle yapmadan önce hayırlı evlat moduna girin. İlk defa görmüş gibi kitaplara yaklaşırken en şirin bakışınızı atın ve seriyi fazla da çaktırmadan alışveriş arabasına yerleştirin.

That's my girl/boy ;)

Başarısız olanlar için dip not: zamanla öğreneceksiniz KitaPerest bunun için var.)

Annenizin gazabına uğrarsanız beni tanımıyorsunuz. Annenizi üstüme salmayın benimki bana yetiyor...

Vampir Mektupları serisi en çok indirilen e- kitaplardan da biri. Market taktiğini uygulamadan önce alacagınız riske deyip değmeyeceğini hesaplıyorsanız bunun en kolay yolu ücretsiz olan ilk kitabı google play store üzerinden indirmek gibi görünüyor.

Seriyi bitirince hemen bir sonraki kitaba geçmek istemiştim ama sonsuz yayınları bizi baya bekletti. Ben umudu kesmiştim ama yorum için araştırma yaparken ''yeni'' etiketi ile karşıma çıktı. Şu anda okursam aynı tadı verir mi bilmiyorum ama finali tabi ki merak ediyorum. O yüzden, bir dahaki kitap alışverişimde arzulanmış ile karşılaşırsanız şaşırmayın ve hemen sonrasında blogumda yoruma rastladığınızda.)

Vampir Günlükleri Serisi'nin beşinci kitabı olan Arzulanmış'ta, Caitlin Paine bir kez daha zamanda yolculuk ettiğini fark ederek uyanıyor. Bu kez kendini 18. yüzyıl Paris'inde bolluğun, ferahın, kral ve kraliçelerin ama aynı zamanda da devrimin tam ortasında buluyor.

Gerçek aşkı Caleb ile yeniden kavuştuktan sonra, ikilimiz hiçbir zaman sahip olamadıkları romantik, sessiz, sakin anları elde ediyorlar. Paris'in romantik köşelerini gezerek, aşklarını büyüterek huzurla dolu bir zaman geçiriyorlar. Caitlin, Caleb ile birlikte yaşamak ve anın tadını çıkarabilmek adına babasını bulmak için başladığı arayıştan vazgeçmeye karar veriyor. Caleb de onu alıp okyanusun hemen yanındaki, Orta Çağ'dan kalma kalesine götürüyor. Caitlin, hayatında hiç olmadığı kadar mutlu hissediyor kendini. Ama sahip oldukları bu huzurlu zaman sonsuza kadar sürmüyor.
(Tanıtım Bülteninden)