Kitabı az önce bitirdim, boğazımdaki düğümü hala
hissedebiliyorum. Bir kitap nasıl bu kadar eğlenceli başlayıp içinizde bu kadar
buruk duygular bırakarak gidebiliyor?
Asperger sendromlu bir kız nasıl bu kadar yetenekli
olabiliyor?
O derin mavi gözler ve mor saçlar nasıl karanlığa
gömülebiliyor?
Sonu yine buruk bitti ama öyle bir sonu vardı ki öncesinde
de zevk alarak okumuştum ama son elli sayfa resmen içinize işliyor ve kitabı
sizin için özel kılıyor.
Kitap kendine bağlıyor ve bırakamıyorsunuz. Müzik sever biri
olarak sürekli müzik muhabbeti dönmesi beni ayrıca memnun etti. Aşkın Müziği
vs. tarzı rock, müzik gibi başlıklar altında yazılan kitaplar da bundan
nasibini alsa keşke.
Açıkçası kitapta kendimden çok fazla şey buldum ve bence
herkesin kendinden birkaç bir şey bulabileceği bir kitap. Ve bana kalırsa
kitapları, şarkıları, filmleri hatta izlediğimiz dizilerdeki karakterleri bile
bu noktada sevmeye başlıyoruz. Bize, bizim ne hissettiğimizi bizden daha iyi
anlatabilecek insanlar lazım. Onu bunu anlamıyorum diyebiliyoruz ama en çok
kendimizi anlamak istiyoruz.
Öte yandan yazının başında asperger sendromlu biri nasıl bu
kadar yetenekli olabiliyor dedim ya bence asıl soru şu ama neden olmasın? Aslında
bıraksak çok güzel şeyler yapabilecek insanları yapamayacağına inandırarak biz
önlüyoruz belki de. Yazar kendi de asperger sendromlu yani böyle bir yaraya
ondan iyi kimse değinemezdi herhalde. Ve sonra yazarın hayatına bir bakın siz de
benim gibi ‘vov’ olacaksınız. Kadının resmen on parmağında on marifet ben onun
yapabildiklerinin yarısını yapamıyorum. Tara Kelly, tek kişilik bir müzik
grubu, fotoğrafçı, web tasarımcısı, video editörü ve reklam ajansında stajyer. –ekrana
ağzı açık bakan arkadaşlar sizi benden iyi kimse anlayamaz-
Yine tanışmamız goodreads ‘e dayanan kitaplardan. Sağ olsun ARUNAS YAYINCILIK da cüzi bir ücretle
yayımlamış. Bir de orijinal kapağa sadık kalaydı iyiydi.)
Neyse en iyisi siz TAKİPTE KALINJ
ALINTILAR...
Tekrar justin' e baktım ama o ben yokmuşum gibi davranarak bana bakmamakta ısrar ediyordu. bunu yapınca ondan nefret ettim.
''git'' dedim. Onun gitmesini gerçekten istemiyordum ama kalmasından da korkuyordum. Onun yanında olunca göğsüm daralıyor gibi hissediyordum. Sanki nefes alamıyormuşum gibi. O konuşurken sürekli dudaklarına bakmaktan, ve onlara dokunmak istemekten nefret ediyordum.
Bana ufak bir gülümsemeyle baktıktan sonra yanımdan geçip gitti. Ben onun için sıradan bir okul arkadaşıydım. hiç kimseydim. Ve bilmediğim bir sebepten dolayı onun için farklı olmak istiyordum.
İçimde bir yerlerde naomi gibi olmak ve çılgınca şeyler yapmak istiyordum. partiler, erkeklerle takılmak, ''ay görmeliydin'' anları, hatta akşamdan kalmak...
Gitme, senin yanında olmayı çok seviyorum. Git,çünkü çok seviyorum.
-ajanda da rastladım okuyalı baya oldu ama sizle paylaşamamıştım tabi görür görmez burada bittim. Ben size diyorum döndüm diye. Zaten şu aralar nereye gitsem the wall baskılı torba çantamı yanımdan eksik etmiyorum ki içinde headbang dergisinin son sayısı, Dracula kitabı ve rock filmleri listesini ve notlarını tuttuğum not defterim var. Kırmızı kulaklıklarım da kulağımda değilse bu çantada demektir .) -
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder