Sayfalar

13 Mart 2015 Cuma

TARDİS CAFE



 Henüz açılmadan yolunu gözlediğim ve DWTHG’da açılışına gün saydığımız tardis cafeye sonunda ben de kavuşabildim. Tardis cafe tabelasınına da kazıttığı sloganımızın hakkını verircesine dışından geniş bir içe sahip. Papyonlu garsonlar ve cafenin sıcak kanlı whovian sahibinden bahsetme gereği bile duymuyorum. Bunun yerine size maceramı aktarıcam. Ben avrupa yakasında oturan biri olarak önce yaka değiştirdim tabi ki. Bu işin kolay kısmı özellikle de kadıköye gelmişken sharkakmar’a uğramadan duramayanlardansanız. Ben şahsen öyleyim ve yol üzerinde birkaç kitap ve bülent abiden haykolu tişört almayı da ihmal etmedim. Lakin asıl yolculuk ondan sonra başlıyor. Şehirler arası yolculuk tadında bir yolculuk geçiriyorsunuz çünkü kadıköy ile pendik arasında katetmeniz gereken altmış durak var ve whovianlığınız bu noktada pek para etmiyor. Giderken o heyecanla ve iki katlı bir otobüse de binmenin etkisiyle kulaklıkları takıp sakin (biraz fazla sakin mayışacak cinsten) bir yolculuk yaptım. Dönüşte yolunu gözlediğiniz bir tardis olmayınca işler biraz değişebiliyor. 17 nolu araca bindik ismi böyle 399c felan değilde 17 olunca kulağa kolay geliyor ama tam altmış durak sizi bekliyor. Ben ‘’komşular yalnız ölücem’’ moduna girdiğimde daha on dokuz durak kalmıştı. Bir an hiç inemiycem sandım. Benim için fazla snowpiercer tadında bir yolculuk olduğu doğrudur.

Tabi bunların hepsine değecek bir şey varsa o da TARDİS CAFE

Kapısını gördüğüm anda mod bir değişti zaten. Cennete düşmüşcesine bir sevinç,kendini ileriki çağlarda bulmuş ilk insan misali ordan oraya dönen bakışlar ve hunharca bir sırıtış.
İçeri girerken kupaları gözüme kestirerek üst kata çıktım. Tardis’e gitmişken tabi bir tardis çıtırı yemeden de dönmek olmazdı. Ve üstüne de cafenin special tatlarından bir gallifrey içmemek.)


menüde gözüme ilişen ağlayan melek salatası gibi şeyler ve vitrinden size göz kırpan birbirinden güzel farklı tatlar da var tabi ki 





çıkışta da kendime iki tanecik kupa almayı da ihmal etmedim. kupalarında telefon kaplarının fiyatı da 15 lira. ve bunları alırken cafenin sahibi ile yaptığım muhabbette DOCTOR WHO TÜRKİYE HAYRAN GRUBUndan olduğumu ve henüz açılmadan gün saydığımızı gruptan bazı arkadaşların açılmadan geldiğini belirtmeyi de unutmadım.) bu arada 14 şubat cosplayini kaçırdığımı öğrenip bir miktar yıkılmış olsam da bir whovian tardisin içindeyken ne kadar mutsuz olabilir ki?
buradan DWTHG'e arkadaşlarıma sevgilerimi yollarken hala gitmeyen whovianlara onları pendikte bekleyen bir tardis olduğunu hatırlatıyorum.)

ve tabi ki DON'T BLINK



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder