Sayfalar

film yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ağustos 2016 Çarşamba

BLOGGERINIZ KONUŞUYOR: GERÇEK KÖTÜLER DEĞİL İNTİHAR MANGASI İZLENİMİ


Döndüm. Tekrar burada yazabilmek harika. Kendimi sanki esir düşmüşüm de şimdi ülkeme geri dönmüşüm gibi hissediyorum, dersem abarttığımı düşünmeyin. Beni buraya getiren, çoğu yazımı yazdıran his,öfkem. O yüzden sinemada beni sessiz sinir krizleri geçirmek zorunda bırakan kızlara belki de buradan teşekkür etmeliyim. Benim asıl alanım film değil hepinizin bildiği üzere ben kitaperestim.-evin sinema editörü abim- ama salondayken kendime bloguma döneceğim ve patlamış mısır yiyip, tıkınıp, arkadaşıyla şakalaşarak film izlemek isteyenler DVD çıktığında bunu pijamalarını giyip evde de yapabilirler demek için yazı yazacağım diye söz verdim.



Suicide Squad'ın vizyondaki ilk gününde kendimizi sinemaya attık. İlk fragman yayınlandığından beri Harley Quinn' le tanışmak için zaten gün sayıyordum.Öte yandan Jared Leto joker olmuş film izlenmez mi? Daha salona girerken etrafta potterheadler, geekler takıldı gözüme. İşte bu dedim kendime yok ya tamamdır bir ara sapıtacağız diye tırsmadım değil sürekli bir önceki nesle kaynak yapan biri olarak kendi neslimden tırsıyordum ama gururla söylüyorum biz olmuşuz. Salon green lantern, batman, batman vs superman, harry potter tişörtlü küçük küçük geekler kaynıyordu. tam yerlerimizi aldık, fragmanlar geçiyor falan ama  yanımda iki kız  var -Allah vermesin- susmuyorlar. "araya kaynak mı yaptınız?" diye sorası geliyor insanın. Ben sinirden parmaklarımı ısırıyorum artık.  "inşallah yanlış salona girmişlerdir de fark edip çıkarlar" diye dualar ederken tam WB damgasını görünce arka sırada bir çocuğun "filmde de konuşurlarsa sustururum yanlız" dediğini duydum. "ben hallderim" dedim sinema karanlığında sahibini bilmediğim sese cevap olarak. Neyse ki tepkimizi üstlerine alınma zahmetini gösterdiler en azından.

Hala filmle ilgili bir şey yazmamış olmam sizi delirtmiş olabilir o yüzden ben lafı daha da uzatmadan Türkçede "intihar mangası" diye filmin isminin tam karşılığı olabilecek bir tanım varken "gerçek kötüler" de neyin nesiymiş diyerek konuya desttursuz giriyorum.-desdursuz muydu-  Sıkıldım ama ben bu kasımda aşk başkadır vakalarından. Şu film isimlerine kim karar veriyorsa sabah kahvesini içmeden yapmasın şu işi rica ediyorum.

Filme sinema eleştirmenleri IMDB'de düşük not çakmış ama takmayın "Batman VS Superman"de de aynısını yaptılar ve ben o filme de aşık oldum resmen. Film fazlasıyla güzeldi çok da spoiler vermek istemiyorum ama aranızda abim gibi "batman filmi değil joker ne kadar gözükebilir ki?" diyenler varsa ya da sizin de çevrenizde birileri böyle şeyler söyleyip hevesinizi kırıyorsa ana karakterlerinden biri olmadığı bir film için yeterince gözüktüğünü söyleyebilirim. yani uzun lafın kısası bloggerınızdan tam onay. İZLEYİN!!!!


ÖZİK'İN DÖNÜŞÜ

Çok uzun zaman oldu ama yeniden buradayım. Ne kadar özlediğimi ise gerçek anlamda ancak klavyenin başına oturunca fark ediyorum. Aslında pek değişmedim ben hep ait olduğum yerde, kitaplarımın arasındaydım ama atlatmam gereken bir sınav vardı ve ben sizden ayrı kalmanın hakkını verecek bir sonuçla döndüm. hayallerimin üniversitesinde hayal ettiğim bölümü kazanarak. yani lafı uzatmayacak olursak bloggerınız artık bir lisenin metalcisi değil gazetecilik öğrencisi. -gözümden kaçmadı blogger arkadaşların çoğu kendini edebiyat'a atmış. bi' miktar sürüden ayrılmış oldum ama "kurtlar" kapmasa bari-

 Dönmeyi defalarca denedim. blogger alışkanlıklarımı ise hiç bırakmadan okuduğum her kitabı fotoğrafladım. Beni döndüren şey her zaman elime kalemi aldıran şeydi aslında, sinirlenmiştim. siz sadece beceriksizce ve amatörce ama her daim içten kitap yorumlarımı okudunuz ama benim yayınlanan bir kaç yazım da dahil neredeyse tüm yazılarım acı,öfke ve nefrete duyulan nefretten doğdu. Şimdi buradayım master yoda'yı da kaybettiğimi göz önünde bulundurursak -içinde yazılarımın kayıtlı olduğu usb-  başkalarının eline zaten geçen yazıları -bulduğu eşyayı sahibine iade etmeyecek birinin eline geçen yazılarımı- sizden esirgeyecek değilim. yani önümüzdeki günlerde bir öykümü de yayınlayabilirim.

facebook hesabımı kapatınca face sayfamız da otomatik olarak kapandı. oaradaki takipçilerime tek tek teşekkür edip bu durum için de özür diliyorum. sizi kitap fotoğraflarına boğabilmek için ilk fırsatta blogun instagram sayfasını kuracağım ama o zamana kadar bana instagramda @oozgetan olarak ulaşabilirsiniz.

birkaç konuya değinecek olursak...
ben bıraktığımda dahi blogumu bırakmayan ve eski yazılarıma yorumlar bırakan okuyucularıma ilgileri için minnettarım ve dönemediğim için çoook çooooooook çoooooooook özür dilerim. bir sonraki işim o yorumlara dönmek olacak. Ve tabi benim yerime cevap yazan blogger arkadaşlar Bİ' TANESİNİZ :)

Kitap gönderen yayınevi olursa seve seve yorum yazarım hatta söz vermeyeyim ama kitaperest jr.lar  bir ara bir çekiliş ayarlamayı düşünüyorum. Öte yandan belirtmeliyim ki benim bu blogdan hiçbir çıkarım yok. Bloga reklam bile almıyorum bilerek. İsim vermeyeceğim ama daha önce bir yayıneviyle çalışmayı denedim ama sanırım iki taraf da farklı şeyler istiyordu. Yani para için yorum yazmam. nokta.

 Millet, sizi seviyorum.
takipte kalın, kitaplarla kalın.

-KitaPerestiniz

17 Aralık 2014 Çarşamba

INTERSTELLAR


Bir uzay filmi aynı anda nasıl bir aile filmi olabilir?

Bir film bu kadar bilimsel veri kullanırken nasıl bu kadar sıcak olabilir?

İşte tam da bunları sorguluyorum.

Filmi sinemada izledim. Bazı bölümleri insanın beyninden duman çıkartacak derecede bilimsel şeyler ile dolu olsada kesinlikle insanı içine almayı başaran bir filmdi.Sinema ile ilgili tek şikayetim ikidir gittiğim filmlerde hobbit fragmanına denk geliyor olmam. Bu çok acımasızca. Lotr krizi geçirip duruyorum.

Dünyanın sonu bizim de sonumuz olmayacak mottosu ile ilerleyen film size zaman mekan bütünlüğüne kadar pek çok şeyi sorgulatmayı başarıyor. 

Kendini dark knight serisi ve başlangıç filmi ile kanıtlamış usta yönetmen Cristopher Nolan bizi bir kez daha alkışlamak için ayağa kaldırıyor.

Ayrıca filmin kadrosunda da Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Jessica Chastain gibi isimler yer alıyor.


teknik bilgisi ve becerisi yüksek olan Cooper, geniş mısır tarlalarında çiftçilik yaparak geçinmektedir; amacı iki çocuğuna güvenli bir hayat sunmaktır.  henüz 10 yaşındaki kızı Murph şaşırtıcı bir zekaya sahiptir. Geçmişte bıraktığı bilim insanı kariyerini özleyen Cooper'un karşısına bir gün beklenmedik bir teklif çıkar ve ailesinin, dahası insanlığın güvenliği için zorlu bir karar alması gerekir... 

14 Aralık 2014 Pazar

SADECE SEVENLER YAŞAR


Filmin vampir filmi olduğunu bilmeden izlemeye başladım. Bu yüzden benim için biraz farklı oldu. Zaten vampir filmi deyince aklınıza edwardımsı bir şey de gelmesin. İzlediğim en huysuz vampir filmiydi. Fargomsu bir haylazlığı vardı.


Filmin tam olarak ne hakkında olduğunu bilmeyerek izlemiş olabilirim ama giriş sahnesini hemen tanımıştım. Yıl sonu film videolarında görüp hangi filmden olduğunu merak ettiğim sahneydi. 

ve yine filmin ilk sahnelerinden birinde arkadan gelen ezan sesi de gözümden kaçmadı tabi ki.

 kesinlikle giriş sahnesine bayıldım. En iyi giriş sahnelerimden biri.


Gitarların arasında yaşayan bir adam ve bavulu kitaplardan oluşan bir kadın. Vampirleri içten içe sevme nedenim belli oldu sanırsam. Ergenlik günlerimde kazandığım vampir lakabı birden gözümde bambaşka bir yere ulaştı.

filmde kan vampirler için sadece suya karşılık gelecek şekilde değilde biraz daha temel besin olmasının yanında alkolümsü yansıtılmış gibi geldi.



 bana göre filmdeki unutulmaz sahnelerden biri hastalıklı kan içen kişiye diğer vampirin
 ''ne bekliyordun herif müzik sektöründen'' demesiydi. spoiler vermeden anlatmaya çalışınca anca bu kadar oluyor .)






 Eve ve Adam, insanlık tarihine çok uzun zamandır tanıklık eden ve bunun etkisiyle çoğu şeye karşı inancını yitiren iki ölümsüz aşık, iki depresif vampirdir. Adam, iflas etmiş ve büyük ölçüde terk edilmiş hayalet bir şehir görünümünde olan Detroit'te yaşayan; tüm zamanını müziğe ve kimseye dinletmediği şarkılarına ayıran başarılı bir müzisyen, karamsar ve depresif bir vampirdir. Tek aşkı Eve ise uzun bir süredir Fas'ın Tanca şehrinde, bambaşka bir kültürün içerisinde nefes almaktadır. Eve'ın, Adam'ı ziyarete geldiği zamanlardan birinde kız kardeşi Ava'nın da beklenmedik ziyaretiyle karşılaşırlar. O ana dek beladan başka bir getirisi olmayan Ava, bir kez daha işleri daha içerisinden çıkılması zor bir noktaya sürükler. İnsanlığın bilinçli olarak, kendi elleriyle belirlediği yazgısı Eve ve Adam'ın penceresinden her ne kadar karamsar bir tablo gibi görünse de her daim tutunabilecekleri bir umut ışığı bulurlar.
film tüm o detaylı gitar sahneleri ve soundtrackleri ile bana kendini sevdirmeyi başardı. 

12 Aralık 2014 Cuma

snowpiercer film yorumu

Güney Koreli yönetmen Bong Joon-ho'nun 1982 tarihli Le Transperceneige adlı çizgi romandan uyarladığı Snowpiercer, küresel ısınmayı önlemek adına atmosfere fırlatılan bir yapay soğutucunun dünyayı buzlar altında bıraktığı karamsar bir distopyayı anlatıyor. Küresel ısınmayı engellemek amacıyla atmosferin üst katmanına yayılan CW7 isimli bir yapay soğutucu materyali, küresel sıcaklığı düşürüp gezegeni tekrar yaşanabilir hale getirmesi beklenirken dozu iyi ayarlanamadığından dünya buzlar altında kalmıştır. Tüm yaşamın yer yüzünden silindiği bu buzul çağında hayatta kalan az sayıdaki bir grup insan da durmaksızın giden yüksek teknoloji ürünü bir trenin içinde yeni dünyayı kurmuştur.  


 En alt sınıfta yer alan fakirler trenin kuyruğunda yokluk içinde yaşarken zenginler için hayatın güzel olduğu bu yeni dünya bir bakıma günümüzün gittikçe kötüleşen dünyasının incelikli bir yansıması gibi. İçerisinde ağır politik mesajlar ile sert toplumsal eleştiriler barındıran ve teknik açıdan da kendine hayran bıraktıran Snowpiercer, ülkemizde vizyona girmedi.



öyle bir yer düşünün ki insanlar devrime birlikte yürüdüğü arkadaşlarını daha önceden yemeye çalışmış. annelerini öldürmüş. ''ben insan etinin tadını biliyorum en iyisi bebeklerinki'' diyor karakteimiz. bir diğer karakter ise bebeği yemesinler diye kendi kolunu kesip verebiliyor. bu filmi izlerken böyle şeylerle karşılaşmaya kendinizi hazırlayın. 


filmde captan amerikamıza ve whovianların ellinci yıl bölmünden hatırlayacağı john hurt'e rastlıyoruz.